BIG BANG TEORİSİNDEN ÖNCE FELSEFE TARİHİ VE DİNLER
BIG BANG TEORİSİNDEN ÖNCE FELSEFE TARİHİ VE DİNLER Big Bang teorisinin felsefi sonuçlarını daha iyi anlayabilmek için öncelikle bu teori ortaya konmadan önce felsefe tarihinde ileri sürülen fikirleri incelemek faydalı olacaktır. Böylelikle, bu teorinin insanlık tarihi boyunca ortaya konan fikirlerden hangilerini desteklediği, hangilerini geçersiz kıldığı anlaşılabilecektir. Big Bang’in temel ve yan delilleri ile karşıt delillerini göstereceğimiz sonraki bölümlerin ardından, şimdi kısaca özetleyeceğimiz fikirler çok detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Bu bölümde kısaca tanıtılan felsefe tarihi, o bölümlerde detaylı bir şekilde Big Bang’e yargılatılacaktır. Bu bölümde sadece Big Bang’ten önceki durumun zihinlerde canlandırılması amaçlanmıştır. Felsefe tarihinin en önemli sorunlarının başında Tanrı’nın var olup olmadığı gelir. Yine bu sorunla çok alakalı olduğunu göreceğimiz maddenin ve evrenin ezeli olup olmadığı meselesi de felsefe tarihinin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Felsefe tarihinin bu iki önemli sorunu bu kitabın en temel tartışma odağını oluşturacağı için, Big Bang’ten önceki felsefe tarihi bu iki soruya verdikleri cevaba göre ayrılıp incelenecektir.
TANRININ VARLIĞINI İNKAR EDEN VE MADDENİN EZELİLİĞİNİ KABUL EDEN GÖRÜŞ
Materyalist felsefenin en temel tezi olan bu görüşe göre yalnız madde gerçektir ve onun dışında hiçbir şey yoktur. Madde yaratılmamıştır, yok edilemez, kendiliğinden varlığını sürdürür, evrenin tek yapı taşıdır. Materyalizmin bu inancından çıkarttığı sonuca göre Tanrı yoktur, dolayısıyla Tanrı’nın varlığı fikri üzerine inşa edilmiş dinlere inanç yanlıştır. Maddenin ezeliliği fikri, materyalist felsefenin dışında da savunulmuştur. Örneğin Budizm’de (kuruluşu M.Ö. 5. yy), Tanrı’nın hiçbir müdahalesi olmadan, var olan her şeyin mekanik yasalara uygun olarak maddeden meydana geldiği söylenir. Budizm’in bazı kollarında Tanrı’nın varlığı kabul edilmiş olabilir, fakat temel metinlerde Tanrı’dan hiç bahsedilmediği ve evren ezeli kabul edildiği için; Budizm, Tanrı’yı yok sayan ve maddeyi ezeli kabul eden başlığın altında incelenebilir. Hint felsefesinin (kuruluşu M.Ö. 20. yy’a kadar uzanır) önemli bir bölümü de evreni ezeli kabul eder ve Tanrı’ya yer vermeden evreni açıklamaya çalışır. Çin düşüncesindeki Taoizm’de de (kuruluşu M.Ö. 6. yy) her şeyin kendiliğinden oluştuğu ve evrenin ezeli olduğu fikrine rastlanır. Bu konu ileride daha ayrıntılı işlenirken Uzakdoğu’nun bu felsefelerinden ve dinlerinden alıntılar yapılacak, Big Bang’in tüm bu felsefeler ve dinler için doğurduğu sonuçlar gösterilecektir. Eski Yunan’ın atomcuları Demokritos (M.Ö. 460-370) ve O’ndan felsefesinin ana çizgilerini alan Epikuros (M.Ö. 341-270), günümüz materyalist görüşlerinin babası kabul edilirler. Onlar da evreni ezeli (öncesiz) ve ebedi (sonsuz) kabul ediyorlardı ve Tanrı’ya yer vermiyorlardı. Fakat Tanrı’yı açıkça inkar ederek evreni ezeli kabul etme ilk olarak Lucretius’ta (M.Ö. 98-55) kendini gösterir. İlk olarak O’nda apaçık gözüken ateizmden dolayı, O’nu, materyalist felsefenin ilk temsilcisi olarak kabul edenler de vardır. Felsefe tarihindeki matematikçi d’Alembert, iktisatçı Turgot, ayrıca Condorcet, Baron d’Holbach da materyalist felsefenin temsilcileridir. Fakat hiç şüphesiz ki materyalist felsefenin en ünlü ve en etkili olmuş temsilcileri Karl Marks (1818-1883) ve Friedrich Engels’tir (1820-1895). Felsefelerini eylemle birleştiren Marksçılar, Marks’ın ölümünden 70 yıl sonra Dünya’nın üçte birini yanlarına almışlardır. Karl Marks’ın dışında düşünceleri bu kadar kısa bir zamanda bu denli büyük etki yaratmış bir düşünürün olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Marks’ın ve Engels’in yazılarını okuyanlar, onların felsefenin en temel sorununu şu şekilde ortaya koyduklarına tanık olacaklardır: 1- Ya madde ve doğa öncedir, Tanrı yoktur. 2- Ya da Tanrı öncedir, madde ve doğa Tanrı’nın eseridir. Onlara göre felsefenin en temel sorunu budur. Onlar felsefenin en temel sorununu ortaya koyarken birinci maddenin doğruluğunu savunmuşlardır. Materyalist felsefenin en ünlü ideologları bilimi kutsamışlar, dinlerle berabar agnostikliğin (bilinemezciliğin) her türlüsüne de karşı çıkmışlardır. Bilimi kutsayan bu kişilerin görüşlerinin, Big Bang teorisi tarafından bilimsel bir merkezde ele alınması gerçekten de ilginç olacaktır. Onlar bilimin hakemliğini kabul etmişlerdi, bilimin felsefi sonuçlara yol açacağını savunuyorlardı. Bakalım bilim (Big Bang örneği ile) onların felsefesini nasıl yargılayacak! Bu ilerleyen bölümlerde ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.
HEM TANRININ HEM DE MADDENİN VARLIĞINI EZELİ KABUL EDEN GÖRÜŞ
Materyalistlerin de kabul ettiği gibi iki temel görüş vardır. Ya madde ezelidir ve Tanrı yoktur, ya da Tanrı ezelidir ve madde sonradan yaratılmıştır. Fakat felsefe tarihinde çok geniş bir yer kaplayan felsefecilerden Platon’un (M.Ö. 427-347) ve Aristo’nun (M.Ö. 384-322), hem Tanrı’nın hem de maddenin varlığını ezeli kabul eden görüşte olmaları, bu fikrin de özel bir bölüm olarak ele alınmasının sebebidir. Evrenin ezeliliği fikri Aristo’da kendini daha da açık bir şekilde gösterir. Ona göre yıldızlar ezeli bir yakıtla yanarlar ve ebedidirler. Platon her şeyin “kaos” tan çıktığını söylerken, onun bu açıklamasının yoktan yaratılışa daha yakın olduğu söylenebilir, fakat Platon yorumcularının çoğunluğuna göre Platon da maddenin ezeliliği fikrine inanmaktadır. Bu görüşün tarihteki en önemli savunucuları Platon ve Aristo olmakla beraber, onlardan sonra gelip onlardan etkilenen filozoflar da benzeri görüşleri savunmuşlardır. Örneğin Farabi ve İbni Sina’nın bu görüşlerden etkilenmesi ve Gazali’nin onlara getirdiği eleştiriler İslam dünyasında çok ünlüdür. Platon ve Aristo, Hristiyan dünyasında adeta Hristiyanlık öncesi azizler olarak kabul edilmelerine rağmen, tek Tanrılı dinlerle en büyük farklılıklarından biri maddenin ezeliliği konusunda olmuştur. Bu yüzden Big Bang’in bu konuda söyleyecekleri tarihin bu önemli tartışmasına da ışık tutacaktır. Acaba kim haklıydı? Platon ve Aristo mu? Yoksa tek Tanrılı dinler mi? Bakalım Big Bang ne karar verecek?
AGNOSTİK (BİLİNEMEZCİ) TAVIR
Daha önce görüldüğü gibi Tanrı’nın varlığı ve maddenin ezeli olup olmaması konusunda iki temel görüş vardır, Platon ve Aristo’nun görüşleri ise üçüncü bir görüş olarak bunlara ilave edilebilir. Felsefe tarihini incelerken, bu konuda dördüncü bir görüş olmasa da, bu üç görüşe girmeyen, fakat önemli bir yer işgal eden dördüncü bir tavıra rastlıyoruz. Bu agnostik (bilinemezci) tavırdır. Agnostik tavır, daha önce sayılan görüşlerin hangisinin doğru olduğunun bilinemeyeceği iddiasındadır. Yoksa agnostizm alternatif bir model sunmamaktadır. Bu tavıra sahip olanları da üçe ayırabiliriz: 1- Agnostik-Ateistler: Bu tavırda olanlar, Tanrı’nın varlığının bilinemeyeceğini iddia ederler ve bu noktadan ateizme geçip, bilinemeyen bir Tanrı’yı yok kabul etmenin doğru olacağını düşünürler. 2- Agnostik-Fideistler: Bu tavırda olanlar, akılla ne Tanrı’ya inanılabileceğini ne de Tanrı’nın reddedilebileceğini belirttikten sonra, aklın karışmadığı bir imana geniş bir yer açarlar ve Tanrı’nın varlığına inanırlar. Tarihin en ünlü agnostiği Kant da bu sınıfa dahil edilebilir. 3- Agnostik olup daha ileri gitmeyenler: Bu tavıra sahip kişiler ise agnostik tavırlarından daha ileri gitmezler. Agnostiklikten Tanrı’ya inanca veya ateizme geçmezler. Bunların hareket noktası aynı zamanda durdukları noktadır. Agnostizm, pozitivist ya da materyalist öğretilerde karşımıza çıkan nihai gerçekliğin bilinemez olduğu görüşü olarak tarif edilir. Hepsinden önemlisi agnostizm, Tanrı’nın var olup olmadığını bilemeyeceğimizi söyler. Tabi ki agnostizme göre maddenin, evrenin başlangıcı olup olmadığı da bilinemezler listesindedir. Agnostikliğin kökeni Eski Yunan’da aranır ve benzeri görüşler Sofistler’e kadar götürülerek aktarılır. Kesin ve mutlak bilginin imkansızlığını savunan Protogoras (M.Ö. 485-420) ve Gorgias (M.Ö. 5. yy), Sofistler’in bu konudaki en ünlü örnekleridir. Fakat agnostizm denince felsefe tarihindeki iki önemli isim gündeme gelir. Bunlardan birincisi David Hume (1711-1776), ikincisi ise ondan etkilenen ve ondan daha da ünlü olan Immanuel Kant’tır (1724-1804). Bu iki isim de Tanrı’nın var olup olmadığını bilemeyeceğimizi, pekala maddenin de ezeli olabileceğini, fakat bunu da bilemeyeceğimizi söylemişlerdir. Tanrı’nın varlığını kanıtlayan delillere bu ikilinin yönelttiği itirazların temelinde bu görüş vardır. Big Bang’e agnostizmi yargılatırken bu itirazları ele alacağız. Big Bang, evrenin başlangıcı hakkında bilginin mümkün olduğunu ortaya koyar ve hem teorik, hem de gözlemsel ve deneysel verileriyle bunu destekler. Bilginin mümkün olduğunu gösteren ve agnostizmin ulaşılamaz ve açıklanamaz kabul ettiği çok temel bir konuyu açıklayan Big Bang, agnostizmin birçok itirazını geçersiz kılmaktadır.
TANRI’NIN VARLIĞINI VE MADDENİN YARATILMIŞ OLDUĞUNU KABUL EDEN GÖRÜŞ
Bu görüşü savunan tarihteki en önemli aktör, hatta tek aktör tek Tanrılı dinlerdir. Tek Tanrı’ya inanan dinler, kendilerinin dışındaki herkese karşı Tanrı’nın var olduğunu, maddenin ve evrenin yaratılmış olduğunu savunmuşlardır. Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlığın mezhepleri arasında birçok farklar olmakla beraber, Tanrı’nın ezeli varlığı ve maddenin yaratılmış olması konusunda üç büyük din bütün mezheplerinde aynı ortak görüşe sahiptir. Bu dinler, bu görüşlerini kutsal kitaplarına dayandırarak temellendirirler. Maddeci ateizmin, maddenin ezeliliği konusundaki ortak görüşüne karşın, tek Tanrı’ya inanan dinlerin maddenin yaratılmışlığı ve dolayısıyla başlangıcı olduğu konusundaki ortak görüşü önemlidir. Bu tek Tanrılı dinleri, kendileri dışındaki her görüşten ayıran temel bir konudur.
Tek Tanrılı dinlerin ortaya koydukları çok önemli dört tane iddiaya dikkatleri çekmek istiyorum. Çünkü bu dört nokta – ileride ayrıntılı bir şekilde görüleceği gibi – Big Bang’in ortaya koydukları açısından çok önemlidir. İnsanlık tarihinde bu dört tane iddianın hepsini birden sadece ve sadece tek Tanrılı dinler ortaya koyup savunmuşlardır. Bu dört tane iddianın incelenmesi; “Tek Tanrılı dinler, kendileri dışındaki sistemlerle bu çok temel görüş ayrılıklarında haklılar mı, haksızlar mı?” sorusunun cevabını verecektir. Bu dört iddianın doğru olup olmadığında hakemliği Big Bang yapacak, ilerleyen sayfalarda kararı o verecektir. Tek Tanrılı dinlerin dört iddiası şöyledir: 1- Evren yoktan yaratılmıştır. Dolayısıyla madde ezeli değildir, yani başlangıcı vardır. 2- Evrenin yaratılışı belli aşamaların gerçekleşmesiyle, aşamalı-gelişmeci bir süreç takip edilerek gerçekleşmiştir. 3- Evren amaçsal olarak yaratılmış ve tasarımlanmıştır. 4- Evrenin başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır. Günü gelince evren kıyamet sürecini yaşayacaktır.
|
Copyright© İstanbul Yayınevi 2003 |